Kalabalıktan biri bağırmış: "Usta Ortaoyuncu!"
"Sandalla açıldığın okyanuslarda, neden gözlerin hala kuytu bir liman arar?"
Hikaye aslında iki adamın hikayesi... Hikaye aslında, Baudelaire'inkine benzer, hani bir dost yazmış ya; "bulutları severim... işte şu geçip giden bulutları... eşsiz bulutları!" Yıllarca sahil kenarında oturup, anlamsızca, şaşkınlıkla, saygıyla ve yüzünde bir gülümseme ile eşsiz martıları izleyen iki adamın arayışı... Bir gün, ufukta kaybolduklarında hüzünlenen iki adamın hikayesi... Bir tanesi, küçük sandalına atlayıp, uçsuz bucaksız okyanuslara açılıyor, okyanusun ortasında tek başına hayatta kalma mücadelesi verirken, ara sıra kürek çekmeyi bırakıyor ve etrafta martı var mı diye gözlerini gökyüzüne çeviriyor. Bir diğeri, her şeyini bırakıp, uçsuz bucaksız çöllere düşüyor, çölün ortasında tek başına hayatta kalma mücadelesi verirken, ara sıra yürümeyi bırakıyor ve etrafta martı var mı diye bir umutla kafasını kaldırıyor. Eğer okyanusun ortasında bir martı görürsen, bilirsin ki, kara yakındadır, yakında sığınacak bir liman vardır. Eğer çölün ortasında bir martı görürsen, bilirsin ki, okyanus yakındadır, yakında sığınacak bir liman vardır.
Bir tanesi okyanusun, bir tanesi çölün ortasında, tek hayalleri eskisi gibi doyasıya eşsiz martıları izlemek olan iki adam. Belki birlikte değiller eskisi gibi, belki aradıkları liman aynı liman değil, ama tek istedikleri o martıları izlemek, evet eskisiden olduğu gibi! Hüzün var, mektupları ulaştıracağı adresi bir türlü bulamayan bir postacı gibi ya da elleri titrediğinden kalemi tutamayan bir yazar gibi, hüzün var, bir çölün ve bir okyanusun ortasında hala aynı hayali kurmanın verdiği bir hüzün var. Hikaye aslında iki adamın hikayesi...
Saat 4'e yaklaşırken Fransız Dostum Bülent, Şuşu & Yönetmen Kişi Ercan'a ilham için teşekkürler...
1 yorum:
şuku...
Yorum Gönder