Bu sıralar hemen her mecrada tartışılan bir konu Emek Sineması. Benim şahsi görüşüm neremizi yırtarsak yırtalım, adamlar kafaya koymuş, Emek Sineması'nı yıkıp yerine modern (!) bir alışveriş merkezi yapacaklar, üst katına da yalandan modern (!) bir sinema yapıp, adına Emek Sineması diyecekler. Dost sohbetlerinde bahsettim, İstiklal Caddesi'ni daha yakın tarihimizde yerle bir edip saçma sapan granitler ile döşediler. Cadde üzerindeki ağaçlar kesilmesin diye kendini ağaçlara zincirleyen üniversite öğrencilerini tekme, tokat dövüp copladılar, gözaltına aldılar. Bugün kaç kişi İstiklal'deki ağaçları hatırlıyor ya da "Ağacı kesmeyin" diyenlerin dayak yediği gelişmiş bir ülke var mı?
Ben bizim memleket kadar "eskiyi yıkalım, yenisini yapalım" felsefesinde, modernite hayranlığının, tarihin ihtişamını gölgelediği bir ülke görmedim. Oysa sadece kafamızı kaldırıp her zaman övündüğümüz Koca Sinan'ın yaptıklarına baksak, ne kadar utanırdık! Sinan, Şehr-i İstanbul'a birbirinden muhteşem eserler katmadı sadece, kendinden önceki eserleri de korumak için uğraştı. Hadi bugün İstiklal'e gidelim, caddenin en güzel binasının Yunan Konsolosluğu olduğunu itiraf edip, tarihi apartmanların bakımsızlığına ağlayalım. Hadi bugün Ortaköy'e gidelim, şahsi görüşüm çok da bir numarası olmayan Ortaköy Cami'ni izleyip, semtin geri kalanındaki mimari çöplüğü görmezden gelelim. Hadi bugün Tarihi Yarımada'ya gidip tarihi nasıl yokettiğimizi görelim veya restorasyon adı altında içine ettiğimiz İstanbul Surları'nı izleyelim.
Dostum Şuşu blogunda, "Emek'in yerine yapılması düşünülen alışveriş merkezinin yerinde eskiden ne olduğunu çok iyi biliyor olacağım." demiş, çok da doğru demiş... Emek, hemen yanı başında yıllardır inşaat halinde bulunan Demirören'in boktan binası dururken, bir kalemde yıkılacak bir yapı değildir! Sen Emek'i yıkabilirsin ama, neredeyse bir asırlık tarihindeki anıları yokedemezsin. Bu nedenle unutmayacağız, affetmeyeceğiz ve her zaman orada gerçekte ne olduğunu bileceğiz! İKSV gibi olmayacağız, İstanbul Kültürü diye bağırıp, yılların festival mekanı tarihi Emek Sineması'nı unutmayacağız! Bir sonraki nesile üzülüyorum aslen, onlar bilemeyecekler, aynı bizim birçok şeyin öncesini bilemediğimiz gibi...
Benim bildiğim bazı şeyler var. Bugün en görkemli kültür ve sanat gösterilerinin yapıldığı mekanlardan biri Lütfi Kırdar Kongre Merkezi. Peki kim bu Lütfi Kırdar, ülke sanat ve kültürüne ne kattı bu adam? Kaç kişi biliyor bu adamın bir tarih, mimari, sanat ve İstanbul düşmanı olduğunu? Bu adam kankası Henri Prost ile birlikte İstanbul'da kaç yüz tane eser yıktı, kaç yaşam alanını yok etti, bilen var mı? Bugün Unkapanı civarındaki Atatürk Bulvarı eskiden 1500'lü yıllarda yapılmış cami, hamam ve nice eserle doluydu, bilen var mı? (Mustafa Kemal'i biraz eleştirelim mi, "bu şehre sakın dokunmayın" diyen Mimar Le Corbusier'i kovup, Henri Prost'un şehri yokedişini desteklediği için?) Bugün içinden geçmekten korktuğumuz, karanlık Taksim Gezi Parkı'nın yerindeki Taksim Kışlası'nı (yukarıdaki resim) ben göremedim! Bir sonraki nesil göremeyecek, bilen var mı? Dolmabahçe Sarayı'nın bir bölümünü yıkıp, yerine İnönü Stadı'nı yapanlar eseriyle gurur duysunlar, zira bugün onların yetiştirdiği nesil "Dünyanın En Güzel Futbol Stadı" bizim diye bağırıyor, ne kadar acı değil mi? Çok mu geriye gittik, artık böyle şeyler olmuyor değil mi? Kimse gökdelen dikmiyor Taksim - Beşiktaş arasına, kimse Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesine otel kurup, dünyanın en çirkin silüetini oluşturmuyor boğaz kıyısına ve oteli denize doğru iterken havalandırma tünellerini tıkayıp, bok kokusu salmıyor dört bir yana, kimse Çırağan'ın duvarlarındaki pencereleri sıvayıp, sade vatandaşın sarayı rahatça gezmesini engellemiyor... Daha o kadar çok örnek sayabilirim ki! Biz bu şehrin içine ettik dostum! Ben suçluyum, sen suçlusun, biz suçluyuz, çünkü gözümüzün önünde yokolan tarihi, kültürü ve mimariyi sadece izliyoruz! Emek Sineması yıkılmış, çok mu?
1 yorum:
Çok be abi, yine de çok! Eline sağlık, bide ilk alıntılanışım için sağol :)
Yorum Gönder