17 Ağustos 2010

Shallow Grave

Danny Boyle ile ilk tanışıklığım, orta okul yıllarımda hakkında hiçbir şey bilmeden izlediğim Trainspotting ile başlamıştı. Sonraları tekrar tekrar izleyeceğimi, daha farklı yorumlayacağımı ve daha fazla hayran kalacağımı bilmesem de o yıllar Amerika'nın uzağında da iyi filmler yapıldığının farkına vardığım yıllardı...

Danny Boyle'un televizyona film/dizi üreten ortalama bir yönetmenden, Slumdog Millionaire ile zirvedeki yönetmene dönüşme yolculuğunun başlangıcını ise, dönemin imkansızlıklarının etkisiyle çok sonraları izleyebilecektim.

Shallow Grave, neredeyse tamamı bir apartman dairesinde geçen, son derece basit bir konunun işlendiği, ancak karanlık polisiye atmosferi, karakterlerin planları, hikayenin ortasında duran kadın figürü ve olmazsa olmaz kadına yumruk/tokat atılması (hehehe) ile döneminin en başarılı kara filmlerinden bir tanesi. Tüm insanlığın yegane ortak madde bağımlılığını (bkz. para) ve bu bağımlılığın neler yaptırabileceğini bütün bir kurgu ile anlatırken, başından sonuna kadar temel öğe olan arkadaşlığı sorgulatan bir yapım.

Yazının bundan sonraki bölümü filmin konusu ile ilgili bilgi içerebilir...

Etkileyici girişin hemen ardından, eve dördüncü arayan üç ev arkadaşının (Christopher Eccleston, Kerry Fox, Ewan McGregor) eğlenceli mülakat seansları ile başlıyoruz. Kafa bulunan, dalga geçilen, evden kovulan adayların ardından; ilginç Hugo mülakatları başarı ile geçip, evin dördüncü ferdi olmayı hak kazanır. Tabi hikayenin hissettirdiği üzere, Hugo'nun eve gelişiyle olay da gelişir ve çok geçmeden ev ahalisi yeni arkadaşlarını bir bavul dolusu para ile odasında ölü bulur. Filmin bundan sonraki bölümü, her Danny Boyle filminde olduğu üzere, mesajı direkt yüze vuran karamsar hikaye, hikaye ile paralel muhteşem müzikler ve hikayeden bağımsız küçük neşeli sahneler ile devam eder. (Özellikle benim gibi her zavallı finansçı, muhasebeci-patron diyaloğunda duygulanacaktır heheh) Arkaplandaki sıkıntılı telefon sesi, sıklıkla kullanılan matkap, tavanarası atmosferi, dikizleme muhabbeti gibi küçük öğeler de en az yoğun şiddet içeren ana konu kadar rahatsız edici. Bunların üzerine yüksek oyunculuk performansını da ekleyince olay nihayete eriyor zaten... Akılalmaz bir karakter değişimini canlandıran Christopher Eccleston öne çıksa da henüz 24 yaşında uzun saçlı ergen imajlı, Ewan McGregor Abimiz ve iki erkeğin tam ortasındaki kadın, Kerry Fox mükemmele yakın oyunculuk sergiliyor.

Enteresan bir not ile bitirecek olursak; Reha Erdem'in ilk uzun metrajlı filmi sayılabilecek Kaç Para Kaç'ında, Shallow Grave'den yoğun esinlenmesini görebiliyoruz. İnsanlığın ortak madde bağımlılığı (bkz. para) üzerine benzer bir hikaye ve benzer rahatsız edici ayrıntılar (bkz. telefon sesi). Tek fark ana odağın dürüstlük ve sadakat üzerine kurulu olması... (Kaç Para Kaç'ın oldukça düşük bütçeli bir film olduğuna değinmiyorum) Reha Erdem'in kendinden kattıkları da Kaç Para Kaç'ı farklılaştırıyor elbette. Daha önce de muhabbetini yaptığım, fragman kıvamındaki müthiş vapur sahnesi (hemen aşağıda), Reha Erdem'in karamsar hikayenin içerisine hikayeden bağımsız küçük neşeli sahneler sıkıştırmada, Danny Boyle kadar başarılı olduğunu gösteriyor ya da ben çok iddialı konuşuyorum.




Düşük Çözünürlük









Yüksek Çözünürlük






Bir yazıda "iki film birden" şeklinde terbiyesiz ve terbiyesiz olduğu kadar kötü bir espri yaparak, huzurlarınızdan ayrılıyorum.

Hiç yorum yok: