29 Ağustos 2010

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası

Sene 2001, Alsancak'da hemen tüm restoran ve kafeler tıklım tıklım dolu, herkesin gözü televizyonda. Avrupa Basketbol Şampiyonası'na ev sahipliği yapan Türkiye, finalde turnuvanın favorisi Yugoslavya'ya tecrübesizliğinin ve heyecanının etkisiyle yenilip, ikinci oluyordu. "Ah be bu noktaya kadar gelmişken, şampiyon olmalıydık" desek de yüzümüzdeki gurur ve sevinci silmiyorduk asla.

Türkiye o yıllarda; Avrupa çapında kulüp takımları olan, basketbol ligi heyecanla takip edilen bir ülkeydi. Muhteşem bir organizasyon gerçeleştirmese de ülke turnuva süresince basketbol ile yattı, basketbol ile kalktı. Zaten takımın başarısındaki ev sahibi etkisini kimse gözardı edemez.

Sene 2010, Türkiye Dünya Basketbol Şampiyonası'na ev sahipliği yapıyor. Çok değil 10 sene önce basketbol ile yatıp/kalkan ülkenin turnuvadan haberi yok. İstanbul'da bir iki meydana yerleştirilen dev basketbol topları dışında, sokaklarda ne bir hareket ne de bir aktivite var. Abartmıyorum, 30 dakikalık bir kültür başkenti turu atalım, hemen tüm reklam panolarında, üst geçitlerde vb. Ramazanİstanbul duyuruları ve Evet!/Hayır! propagandası dışında tek bir şey yok!

Gazetelerin "muhteşem/görkemli açılış" manşetleri attığı, 172 ülkeye saatlerce Müslüm Gürses, Sezen Aksu, Kıraç şarkıları dinletip, dansöz izlettiğimiz bir rezalete imza attık. Muhteşem arabesk kültürümüzü yansıtmak için sahneye deve yerleştirebilirdik, unutmuşuz!

Memlekette sunuculuğu meslek edinmiş kimse olmadığından, açılış seramonisinin sunuşu; tek özelliği ünlü bir yabancı mankene benzemek olan, İngilizce ve Türkçe donanımı gurbetçi olmasına dayanan, sıradan bir manken/model Tülin Şahin ile vasatı aşamayan bir oyuncu Mehmet Ali Alabora'ya kalmıştı.

Tüm seramonide ise en çok güldüğüm an, Meclis Başkan Mehmet Ali Şahin'in konuşma yapması için sahneye davet edilmesi ve "Benim için sürpriz oldu, e zaten basketbol sürprizlere açık bir spordur keh keh" demesiydi. Adamın konuşma yapacağından haberi dahi yok!

Açılış seramonisi ile ilgili söylecek o kadar çok şey var ki yaz yaz bitmez, kapanıştaki saçmalıkları heyecanla bekliyorum. Gelelim diğer rezilliklerimize...

Öncelikle kendi ülkemizde yapılan maçları izleme şansımız yok! Kepazeliğe bakar mısınız? NTV ve NTVSPOR'un yayıncılığa soyunduğu turnuvada, 12 maçın sadece 4 tanesi ulusal kanallardan yayınlanıyor (HD-en sadece D-Smart üzerinden yayın yaptığından, arada sırada yayınladığı bir maçı saymıyorum).  Ev sahibi ülkede İzmir ve Kayseri'deki maçları izleyebilmek için tek şans İzmir ve Kayseri'ye gitmek. Amerikan televizyonu ESPN tüm maçları yayınlarken ve ev sahibi ülkede istediğimiz maçı izleyemezken, bir yetkili çıkıp "çok başarılı bir organizasyon gerçekleştirdik" derse, anında tokatlamak gerekli diye düşünüyorum, ben göremedim ki ulan o organizasyonu! Muhteşem bir mücadelenin gerçekleştiği, Almanya - Arjantin maçını izleme şansım dahi olmadı! (fikstür ve yayın akışı için ilgili sayfa burada) 

Saha dışında tek bir aktivite, organizasyon vs. olmadığını belirtmiştim, saha içinde de yok öyle bir şey. Zaten aktivite/organizasyon yapılacak seyirci de yok! Biletler günlük satılıyor ve o günkü tüm maçları kapsıyor, haliyle 16.00 ve 18.30'daki maçlara kimse gitmiyor. Örneğin, dün Ankara'daki Yunanistan - Çin maçında en fazla 500 kişi vardı! Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de izlediği Kayseri'deki Avustralya - Ürdün maçında en fazla 500 kişi vardı! Maçları izlemeye gitmiyoruz, e televizyondan da izleyemiyoruz, ama ev sahipliği ile övünürken mangalda kül bırakmıyoruz! Saha içine geri dönelim... Bugün Muz Cumhuriyeti'nde bu büyüklükte bir organizasyon düzenlenseydi, kamera nereye çekerse çeksin, turnuva logosunu ve "Muz Cumhuriyeti 2010 - FIBA World Cup" yazısını görürdünüz. Biz de ise turnuvanın nerede yapıldığı ile ilgili en büyük ipucu reklam panolarındaki Turkish Airlines ve Turkcell reklamları (saha kenarında şehir isimleri yazıyor gerçi, Kayseri dünya çapında tanınan bir şehir olduğundan, herkes turnuvanın Türkiye'de düzenlendiğini biliyordur eminim). Muz Cumhuriyeti'nde dahi saha içinde, çeşitli şovlar, faliyetler ve aktiviteler görürsünüz, biz de en basitinden pon pon kız bile yok!


Güney Afrika 2010 Dünya Kupası organizasyonunu daha yeni izledik. Ülke şartlarının da etkisi ile oldukça sıradan, basit ve renksiz bir organizasyondu. Öyle ki organizasyona dair akıllarda kalan en önemli etkinlik osuruk borusu vuvuzela. Ancak Güney Afrika dahi yukarıda bahsettiğimiz "Organizasyon 101" dersi gerekliliklerini yerine getirmeye çalıştı. "Vay efendim Euro 2016'yı bize bizi sevmedikleri için vermediler, oysa biz pek muhteşem yapardık her şeyi diyenler" bu rezilliklerimizi görüyor mu? (Ayrıca bkz. Euro 2016)


Kendi halkının bile ilgi göstermediği, organizasyondaki rezillikler nedeni ile son dakikaya yetiştirilebilen tesislere dahi laf edemediğim, ancak ve ancak turnuva sonundaki gazete manşetlerini şimdiden görebildiğim bir Dünya Basketbol Şampiyonası bu... Şöyle yazacaklar, "Alnımızın Akıyla Çıktık!", "Muhteşem Şampiyonaya Mutheşem Kapanış!" Yazık...

 "Lalesiz Çıkmam Abi!"

Hiç yorum yok: