28 Nisan 2010

V for Mourinho!

Az önce Jose Mourinho'lu Internazionale'in Barcelona'yı eleyişini keyifle izledim. Hemen herkes Inter tamamen defansa çekildi, maçın keyfini kaçırdı vesaire dese de son yıllarda izlediğim en muhteşem maçtı, nedenini anlatacağım ama asıl niyetim Mourinho'yu övmek...

FIFA ve UEFA'nın yıllardır "respect" tandanslı, "futbol çok güzel bir spordur hadi hep birlikte eğlenelim" zırvalarına inanmadım hiçbir zaman. Futbol toplumları sürükleyen bir savaş gösterisi, çıkarların mücadelisidir. Klasik, "futbol sadece futbol değildir" muhabbeti yapıyorum, anla işte...

Herkes sahaya çıktığında gol atmak ve kazanmak ister, bu halı saha maçlarında da böyle, Şampiyonlar Ligi Finali'nde de... Peki, herkes birbirine saygı göstermek, sevmek zorunda mı? Hayır! Diyorum ya, futbol bir savaştır! Futbol, 24 Nisan 1996'da, elin İngilizi Graeme Souness'ı, Fenerbahçe Kadıköy Stad'ının ortasına Galatasaray bayrağı diktirip, Ulubatlı Hasan yapan, kuralların üstünde bir güçtür! Futbol, The Damned United'da izlediğimiz Brian Clough'ın küstahlığı ve hırsı, Leeds'li fubolcuların nefretidir. Ben Brian Clough'ı "gerçekten" izleyemediğim için çok üzülüyorum, bugün Mourinho'yu izleyebildiğim için ise çok seviniyorum.

Jose Mourinho, Porto ile Avrupa'nın zirvesine çıkan, ilk sezonunda Chelsea'yi Premier League şampiyonu yapıp, sonraları tam 64 maç yenilgi yüzü görmeyen ve daha birçok başarısı ile tartışmasız dünyanın mevcut en iyi teknik direktörü. Ama aslında futbolda rakibe saygı göstermenin bir zorunluluk olmadığını anlatan, rakibi, hakemleri hemen herkesi kibirle eleştiren, futbolun gerçek yüzü!

26 Mayıs 2004'de Porto'yu Şampiyonlar Ligi Şampiyonu yaparken sevinmeyip soyunma odasına giden, 23 Şubat 2005'de maç sonrası, zamanın 1 numaraları hakemlerinden Anders Frisk ile zamanın Barcelona hocası Frank Rijkaard'ın devre arasında baş başa konuştuklarını ve bu nedenle Frisk'in yanlı yönetim gösterip maçı Barcelona'ya kazandırdığını söyleyen ve hemen ardından zamanın UEFA hakem komitesi başkanı tarafından "futbol düşmanı" ilan edilen, 27 Şubat 2005'de Carling Cup'ı Chelsea'ye kazandırırken Liverpool taraftarına eliyle sus işareti yapan (Tuncay Şanlı'da yapardı bunu heh heh), kötü oynayıp kazanan rakibini aşağılamaktan çekinmeyen, aldığı cezanın hesabı olmayan, kibirli ve agresif adam! Futbolun gerçek amacı olan "en büyük benim" felsefesinin günümüzdeki en büyük temsilcisi.

Peki Mourinho kötü bir insan mı, saygısız mı, egosu yüksek mi, futbol düşmanı mı? "Eğer para Afrika'daki yoksul çocuklara, geçim zorluğu çeken ailelere ya da futbol sahası olmayan bir yere futbol sahası yapmak için harcanacaksa, aldığım cezaların iki katını öderim" diyerek içinde bulunsa da sistemi eleştiren bir adam Mourinho. İtiraz edebilmek bir insani hak olmasına rağmen, tek kelime konuşmadan, sadece "ellerimi kelepçelediniz" hareketi yaparak hakemlere tepki gösteren ve kendi değişi ile bu "mimik" sonucu 3 maç ceza alan tek teknik direktör! FIFA ve UEFA'nın direkt sarı kart göster, gerekirse oyundan at, kimse itiraz etmesin, herkes otoritemizi tanısın felsefesine itiraz eden kaç teknik adam var? Peki Mourinho'ya bu cezayı veren komite, birkaç hafta önce Roma'nın Lazio'yu 2-1 yendiği karşılaşmada, Lazio taraftarlarını çıldırtan, "küme düşün" hareketi için Francesco Totti'ye neden doğru düzgün ceza vermez? (Mourinho'nun daha önce hakemi sadece alkışladığı için de 1 maç ceza almışlığı vardır.)

Mourinho basına yalakalık da yapmaz, hatta çok sinirlenirse Corriere dello Sport muhabiri Andrea Ramazzotti'de olduğu gibi kolundan tutup takım otobüsüne çarpar. "Vurmak gibi bir niyetim asla olmadı" der, her zamanki gibi cezasını alır.

Bugün Mourinho yıllardır İtalya Milli Takımı'ndan bile güzel bir örneğini izleyemediğimiz, Catenaccio'nun bir gelişmiş versiyonu olan Zona Mista oynattı takımına. Ancak tecrübeli ve yetenekli oyuncuların, iyi bir teknik adam ile oynayabileceği futbolu izlettirdi bize. Defans yapmadı! "Total Football" kavramının günümüzdeki devi, kupanın bir numaraları favorisi Barcelona'yı, 60 dakika 10 kişi oynayarak, rakip teknik direktör Guardiola hata hata üstüne yaparken, doğru hamleleri yaparak, 3-1 yendiği ilk maçın üstüne, kupanın dışına itti. Peki bu adam maç sonrası Camp Nou'da, ellerini ve işaret parmağını kaldırıp "en büyük benim" deme hakkına neden sahip olamıyor? Sağolsun bizim Rüştü Reçber sayesinde bir yerlere gelen, vasat ötesi Victor Valdez kim oluyor da Mourinho'yu saha dışına çıkarmak için üzerine yürüyor? Yenseydiniz! Ya da Mourinho sahaya girip şovunu yaparken, dünya devi Barcelona'nın stadında niye fıskıyeler çalışmaya başladı? Yenseydiniz arkadaşım, 10 kişiyi yenebilseydiniz!

Mourinho günümüz futbolunun anti kahramanıdır, futbol devrimcisidir! 2005'de Manchester United maçında aldığı ceza sonrası kendini şöyle özetliyor;  "Benim gibi insanlara alışkın olmadığınızı düşünüyorum... benim kadar açık, benim kadar hissettiklerini ve düşündüklerini söylemekten korkmayan." Mourinho budur!


Hiç yorum yok: